Adamın nasıl bir süper kahramana dönüştüğünü izleyecek kadar abartılı bir durumdan söz etmiyorum lakin neden hoslanmadığımı bilmeden hoslanmadığım bu insanın güzel yanlarını bir bir elimle koymuş gibi bulup çıkarmama yetti biraz yakından bakmak. Konuşmanın iç huzursuzluguna dönüşüp, konuşma sona ermeden olumsuzluğun sona ermesi ne şahaneydi ve fakat o olumsuzluğu, sebebini bilmediğim o ön yargıyı yaratan neydi?
Tozlu ve rutubetli raflar arasından bir 'an' düştü bu soru işaretiyle birlikte önüme! Eski kız arkadaşı olan kadın, -ki kendisiyle de derin bir arkadasligimiz olmamış, tanıştan öteye gitmemisizdir- yüzüme eğilip adam hakkında kötü şeyler, hayır çok kötü şeyler anlattığında ayrıldıklarını şaşkınlıkla anladığım, bu cadı yakma merasimine konuk sanatçı gibi maruz kaldığım ve adamın yakışıklı prensten canavara dönüştüğü sürecin 'ben iyiyim o kötü' vurgusuyla harmanlanıp, taze çekilmiş öfkeyle demlendiği ateşin beni yakmasına şaşkınlıkla izin verdiğim an!
'O son lafı dinlemeyecektim abi' tadında bir 'akşamdan kalınmış' ertesi gün ayrımsaması gibi bu. Hani "Ha s.ktir elektrik direğine sarılıp ağladım di mi lan ben bi ara?" gibi rezilce hatırlamalı ertesi gün anları yaşanır ya toplaşıp sızıncaya kadar içen insanlar arasında, onun gibi... Ve aynı zerhoş adımlarla ilerliyor bu yakından bakma hali; Kadının yüzü yüzümden uzaklaşıyor, sarı saçları griye boyanıyor , tam
'Sen niye tanımadığım birini sevmemi engelliyorsun ki yaşından başından utan bre zındıkkk!" diye çıkışacak oluyorum, saçları yeniden sararıyor, sonra kahverengiye dönüyor, küçük masum bir kızın parmaklarında dolanıyor , kız uykuya dalıyor... Başını okşayıp uzaklasıyorum , e artık başlamışken bütün rafların tozunu alıyorum. Temiz rafa yeni bir not ilistiriyorum: Adil olmak için ayrıntı bilmene gerek yok , haklının bağırmadığını duy yeter!