17 Temmuz 2008 Perşembe

ALBÜM



TEK BİR SÖZCÜĞE SIKIŞTIRILMIŞ YAŞAMIM BURADA SONA ERİYOR.Bir başka sözcüğe bürünüyorum.Sıkıştırmadan,-tırılmadan,daralan zamana inat genişliyor yaşam.Uzaktan bir akrabanın gömütünde dua etmeye benziyor,ben de tüm tanrısız duacılar gibi…Gülümsüyorum.Yapabilmeyi öğrendiğim günden beri.Biraz da deniz olsa!
TEK BİR SÖZCÜĞE SIKIŞTIRILMIŞ YAŞAMIM BURADA SONA ERİYOR ama ,külrengi şehirlerde boyunlarında iğde dalı kolyeleriyle ip atlayan küçük kızlar bunu bilmiyor. Zaten onların ne kaldırıp attıkları ne de kucakladıkları sözcükleri yazılmadı henüz .Her gün değiş tokuş ettikleri ve her akşam temize çektikleri düşleriyle varlar şimdilik. Ve şimdilik yaşlı,şaşkın bir böcek koleksiyoncusunun çekmecesinde hareketsiz duruyor nefretleri. Islak birer kil parçası duruyor kapılarının eşiklerinde ve onlar bir yandan geçen doğumğünlerini kapılara asıp sallarken;bir yandan da göz kırpıyorlar beceriksiz,sakat ve salak heykeltraşlara acemice.Bense hepsinin işine son veriyorum ve geri gönderiyorum herbirini,yağmura terkedilmiş bikisel hayatlarına. Aslında yağmuru da ben zehirliyorum,gökkuşağını da…
Hisedebildiğim tek bakışı kavrıyorum ellerinden ve onunla şekillendiriyorum tüm ıslak killeri yeniden. Üstelik ne kelebekleri,ne bakire kedilerin kesik iğrenç başlarını ne de diktiği bezden ceninler içinde ölümünü bekleyen o güç simgesi kadını düşünmüyorum artık. Öksürdüğü zaman öleceğini sanan aptal insanlaraysa dantel yakalar takıyorum. Bazen takmasam mı diyorum ama…Camdan balıkları üzmemek için yağıyorum bunu,çağıltılı kahkahalarını yeniden duyabilmek için yapıyorum. Böylelikle biraz daha cam biraz daha mutlu olurken onlar;kağıttan balıklara yediriyorum taze kuşkunun çürüyen etlerini. Neyse ki artık daha görkemli olacak bir martının cenazesi…Ve ben o törenlerden birinde atıyorum yüzümün tek kalkanını.
Kanayan bir yerimiz kalmasa da zaman zaman sızlıyor yaralarımız değince vücudumuza bir başkasının gözleri ve yapışkan bir pıhtı sarıyor boğuk seslerimizi.Söylenebilecek tek bir şey bir uçuruma teşne biliyoruz da;bilmezden gelip parmak hesabıyla tuttuğumuz saatlerin gönlünü eğlendiriyoruz işte. .Kanı çekilyor sanki bütün şehrin ve bir ben kalıyorum oksijen tüplerine gönüllü ve başka bir şehirde,sarhoş bir iskemleye oturttuğu özürlü vicdanını bir yakıp bir söndürüyor,denizden uzak toprağımdaki konukların acımasız mucidi.Işık tamamen söndüğünde gazeteler bile yazmayacak ve kimseler fısıldamayacak bu büyük mucidin intihar haberini.Güneş bilmem hangi burca bilmem kaçıncı kez giriyor olacak belki o zaman,ama ilk kez değişmeyecek rengi.Ve ben o zaman daha net görebileceğim ellerinden tuttuğum mavileri.
TEK BİR SÖZCÜĞE SIKIŞTIRILMIŞ YAŞAMIM BURADA SONA ERİYOR VE HENÜZ KENDİSİ BİLE BUNU BİLMİYOR!!